Aşkzede-Forgetting Sarah Marshall

Sevgilisi tarafından adeta çöpe atılırcasına terk edilen bir erkeğin olgunlaşma ve hayata yepyeni bir başlangıç yapma çabalarına dürüst bir bakış... Sırılsıklam aşık olduğu televizyon yıldızı kız arkadaşı Sarah Marshall’ı (Kristen Bell) altı yıl boyunca idolleştirdikten sonra bir köşeye atılmanın acısını yaşayan genç müzisyen Peter Bretter’ın (Jason Segel) hayata yeniden tutunma mücadelesi anlatılır. Zavallı Peter, televizyon yıldızı kız arkadaşı Sarah Marshall’ı o kadar sevmektedir ki, altı yıllık ilişkisi boyunca hep bir köşede kalmaya bile razı olmuştur. Paparazzilerin çektiği fotoğraflarda Sarah’ın çantasını tutan, ödül törenlerinde çekilen resimlerde fotoğraf karesine kazayla bile girmesine izin verilmeyen erkek olmuş, ancak bunların hiçbirisini umursamadan Sarah’ı sevmeye devam etmiştir.Kısaca o sevgilisince ihmal edilen,önemsenmeyen, değer verilmeyen,özen gösterilmeyen milyonlarca erkeğin bir temsilcisidir.

Dün sevgilimle sinemaya gittik,ilk başlarda çok fazla tereddüt ettim ya girmesek mi acaba diye şüpheliydim ama iyi ki de izlemişiz gerçekten çok eğlenceliydi, ben izlerken çok eğlendim..:)Tam bir romantik-komedi.

Yaz ceketleri..











Ceketi genel olarak ilkbahar ve sonbaharda kullanıyorum ama bu ceketleri görünce mutlaka bende bir yaz ceketi almalıyım dedim.Çok hoşlar yaa..

Fuşya..





Fuşya rengini çok seviyorum ve nedense fuşya rengi bir kıyafet giydiğimde kendimi ayrı bir mutluluk içinde buluyorum:)

Emel Sayın Konseri..

Geçen cumartesi günü Festival için Alanya'ya gelmişti bende annem ve kardeşlerimle beraber Emel Sayın'ı dinlemek gittik.Gerçekten sesi çok güzel ve televizyonda nasıl görünüyorsa gerçekte de o kadar güzel görünüyor.Ayrıca çok samimi ve içtendi. Gerçi biz biraz geç gitmiştik ama 3-5 şarkısını dinleyebildikte.Eğer bir daha bu taraflara gelirse o zaman daha erken gidip konseri baştan sona dinleyeceğim:)

Hancock

Kahramanlar vardır…super kahramanlar vardır…ve bir de Hancock vardır. Büyük güçle birlikte büyük sorumluluklar da gelir – bunu herkes bilir- tabi Hancock dışında herkes.Sinirli, uyuşmaz, alaycı ve yanlış anlaşılan Hancock.İyi niyetli kahramanlar işlerini yapıp sayısız insanı kurtarabilirler, ama her zaman arkalarında insanı hayrete düşürecek kadar hasar bırakırlar. Halk artık bu durumdan usanmıştır. Yerel kahramanlarına minnettar olmakla birlike, Los Angeles’in iyi vatandaşları bu adamı haketmek için ne yaptıklarını merak ederler.Hancock aslında başkalarının ne düşündüğünü umursayan birisi değildir. Halkla İlişkiler Uzmanı Ray Embrey’in hayatını kurtardıktan sonra alaycı super kahramanımız kendisinin de zayıf bir tarafının olabileceğini farketmeye başlar.Hancock’un bugüne kadar karşılatığı en büyük sorun bu yönüyle yüzleşmek olacaktır. Ayrıca, bu da Ray’in karısı Mary’nin onun işe yaramazın teki olduğu konusundaki ısrarını kırmak için bir fırsattır.

Will Smith'in oyunculuğuna her zaman hayran kalmışımdır,Hancock filminde de yine başarılı bir performans gösteriyor. Ayrıca Charlize Theron(Mary) da çok başarılıydı.Keyifli zaman geçirmek istiyorsanız mutlaka izleyin derim:)

Over Her Dead Body

Konusu,

Kate (Eva Longoria) nişanlısı Henry (Paul Rudd) ile evleneceği gün üzerine buzdan yapılmış meleğin düşmesiyle ölür.Bu haber ile dünyası başına yıkılan Henry'yi kız kardeşi Chloe (Lindsay Sloane) , Ashley (Lake Bell) isimli psişik danışmana gitmeyi ikna eder. İlk başlarda Henry isteksizce gittiği ve yoğun şüphe duyduğu bu seanslarda Ashley ile yakınlaşır ve onun yeteğine inanır.
Aralarında duygusal bir yakınlaşma olan Henry ve Ashley'nin şimdi daha büyük bir sorunları vardır.Kate'in ruhu yeryüzüne geri dönmüştür ve ölü gelin Henry'nin yeni beraberliğinden hiç hoşnut olmamıştır.

Romantik-Komedi sevenlere tavsiye ederim,izlemeye değer bir film.

Mirac Kandili


Teröre LANET!!!

Anlıyamıyorum hiç mi vicdanı sızlamıyor bunları yapan insanların(insan değil hayvanlar)?!!!

Nasıl bir zihniyettir ki suçsuz,savunmasız insanların ölümüne sebep oluyorlar?!!

Neler oluyor ülkemizde,ne yapılmaya çalışıyor anlayan varsa biri bana anlatsın lütfen!

Ölenlerin yakınlarına Allah sabır versin ve yaralılara da acil şifa!

Bloglar ve Yorumlar..Teşekkürler..

Her gün yeni bloglarla karşılaşıyorum çok güzel şeyler yapanlar var.Hangisini takip edeceğimi şaşırıyorum ama şunu iyi biliyorum ki hepsini okuyup takip etmek istiyorum.Her blog da farklı bir hayat farklı bir insan, onlar farkına varmasa da bana çok şey katıyorlar,onlardan çok şey öğreniyorum ve hepsine çok teşekkür ediyorum..:)

Yorumlara gelince de; çok mutlu oluyorum yorumları okuyunca bambaşka sevinç bence ve çok değerliler.Yazılan her yorum için ayrı ayrı teşekkür ediyorum:)

The Notebook

Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40′lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna’daki sahil kasabası Seabrook’a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah’la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar.
Genç kız zengin bir aileden geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı’nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir.

Uzun zamandır bu kadar güzel bir aşk filmi izlememiştim gerçek bir aşk muhteşem bir filmdi.2004 yapımı olan filmi neden daha önce izlemedim diye kızdım kendime.Aşk filmi sevenler mutlaka izlemelisiniz.

Asla Pes Etme-Never Back Down

Jeff Wadlow’un yönettiği ve Sean Faris, Amber Heard, Cam Gigandet ile Evan Peters’in oynadığı "Asla Pes Etme" yüzlerce figüranın yer aldığı gösterişli dövüş sahneleri, kriz yaşayan bir ailenin içsel dinamiklerine vurgular ve bir genç adamın kendi geçmişiyle barışma/uzlaşma çabasını gözler önüne seren bir film.
Usta dövüşçü akıl hocası Jean Roqua ile çaylak öğrencisi Jake arasındaki karakter ağırlıklı ilişkiyle eşzamanlı giden hızlı tempolu ve ilgi çekici MMA dövüşü sahneleri yer alıyor. Jake’in hayatındaki yeni dönüşümler, okulun en güzel kızı Baja ile tanışmasıyla başlar. Onun davetiyle bir partiye katılan Jake, orada Ryan adlı bir gençle istemeden kavga eder. Dövüşü kaybedince de çevresi tarafından küçümsenmeye başlar. Arkadaşı Max, Jake’e karışık savunma sanatları sporundan bahseder. Jake, bu sporun başlı başına bir sanat olduğunu fark eder.


Bence çok güzel bir filmdi son dakikasına kadar ilgiyle izledim.Gerçi dövüşmeyi,kavga etmeyi ve bu tür olayları hiç sevmem zaten beceremem de:)

Şıpsevdi-The Heartbreak Kid

Eddie, sadece bir hafta çıktığı Lila’ya evlenme teklifi yapar. Bu teklifi yaparken aşk ve evlilik için son şansı olduğunu düşünmüştür. Eddie balayında hayatının en büyük hatasını yaptığının farkına varır. Lila kesinlikle hayallerinin kızı olmadığı gibi tam anlamıyla kâbuslarındaki kızdır, Eddie’ye hayatı zehir eder. Balayı sırasında Miranda ile tanışmasıyla birlikte Eddie’nin şansı yaver gitmeye başlayacaktır.

Aslında başlarda çok eğlenceliydi ama ilerledikçe kötüleşmeye başladı.Ayrıca filmin türü için romantik yazıyordu kesinlikle romantik denemez.Film konusunda Eddie ile Lila'nın 1 hafta çıktığı yazıyor oysa filmde 6 hafta deniliyordu.Hoşuma gitmedi diyebilirim.

Kitaplar da indirim!

Dün denize gittim canım sevgilimle beraber,bir kaç saat kaldık denizin suyu çok güzeldi ılıktı dalgaları biraz daha az olsaydı çok güzel olacaktı:) Daha sonra tansaşa gittik kitaplarda %40 indirim vardı hatta hemen girişteydi tabi benden kaçar mı bir kaç tane aldım.Çok istediğim empati ile siyah sütü de buldum elimde ki kitapları bitirip hemen başlamak istiyorum:)

Hırslı Sarışın-Blonde AMBITION


Jessica Simpson ve Luke Wilson'ın başrollerini paylatığı Hırslı sarışını pek beğenmedim,beğenemedim nedense.
Katie (Jessica Simpson) erkek arkadaşını ziyaret etmek için yaşadığı kasabadan New York’a gelir. Aldatıldığını öğrendiği zaman Katie kendi gerçek kimliğini bulmaya karar verir. Arkadaşlarının yardımıyla ülkenin en iyi inşaat firmalarından birinde iş bulur ve orada daha sonra aşık olacağı ve büyük bir sırrı olan Luke Willson’la tanışır. Hiçbir şey bu hırslı kızı kalbinin arzuladığı şeyleri elde etmekten alıkoyamayacaktır

Dadım Aşık-The Nany Diaries


Gösterime girdiğinden beri merak ettiğim bir filmdi ama çok sonra izleyebildim.Gerçi beklediğim gibi değil fakat filmin içerisinde verilen mesajlar çok anlamlıydı.Vaktiniz çok ise izlemeye değer bir film.
“The Nanny Diaries” New Jersey’de yaşayan Annie Braddock’un (Johansson) üniversiteyi bitirdikten sonra geldiği Manhattan'da zengin bir ailenin çocuğuna dadılık yapma hikayesini anlatıyor. Şehrin diğer tarafında yaşamanın hiç de kolay olmadığnı anlayan Annie, Bayan X’in (Linney) bitmek bilmeyen isteklerini yerine getirmeye çalışırken, oğlu Grayer’ın bakımını üstleniyor. Derken binada tanıştığı gençle yakınlaşmaya başlayan Annie, zenginlerin dünyasında hiç de beklemediği olaylarla karşılaşıyor.

Wanted

Kendi halinde yaşayan Wesley Gibson (James McAvoy) bir gün beklemedik bir olay üzerine hayatı değişir.Babası öldürülen Wesley Gibson’a , babasının intikamını alma fırsatı teklif edilir. Kötü adamları yok eden bir suikastçi olarak ünlenen babası bir suikaste kurban gitmiştir. Babasının bıraktığı yerden yola devam etmeye kararlı olan Gibson, babasının ortağı Sloan’dan (Morgan Freeman) eğitim almaya başlar.

Bence mutlaka izlenmesi gereken bir film çok güzel.

..

Bugünler de içimden birşey yapmak gelmiyor,genel olarak film izliyorum bol bol.Aklıma bir çok şey geliyor bunu da blogumla paylaşmalıyım bunu da yapmalıyım diye ama nedense sonradan yazamıyorum.Bu gidişle blogumda sadece izlediğim sinema filmlerini paylaşacam gibi geliyor,umarım bir an önce kendime gelirim.

Kefaret-Atonement

Uzun zamandır aklımda olan film ama bir türlü izleme fırsatını bulamamıştım sonunda izleyebildim.

Romantik-dram olan film küçücük bir yanlış anlaşılmanın nelere mal olduğunu anlatıyor ve gerçek bir aşkı.İzlenmeye değer olduğunu düşünüyorum.

1935 yazının en sıcak günleri... On üç yaşındaki Briony Tallis, ablası Cecilia ve hizmetçilerinin oğlu Robbie'nin gizli bir şekilde flörtleşmelerine tanık olur. Çocuk aklı ile gördüklerini yanlış yorumlaması üzerine yıllarca sürecek büyük bir trajedenin yaşanmasına neden olacaktır. O andan itibaren bir daha hiç düzelmeyecek kadar trajik bir şekilde kaderleri birbirlerine bağlanan bu üç insan da, hak etmedikleri bir kefaretin farklı şekillerde kurbanı olacaklardır.Dört dalda Oscar adayı olan Aşk ve Gurur'un yönetmeni Joe Wright, bir başka kitap uyarlaması olan Kefaret ile yeniden romantizmin ve dramın sınırlarında dolaşıyor. Başrolde ise yine Aşk ve Gurur'da birlikte çalıştığı güzel yıldız Keira Knightley var.

28 Hafta Sonra- 28 Weeks Later

Rage virüsünün Britanya adalarına yayılmasından altı ay sonra, Amerika ordusu düzeni yeniden sağlamış ve karantina altındaki bölgelere insanları tekrar yerleştirmeye başlamıştır. Ülke tekrar inşa edilirken, yurtlarına geri dönen bir mülteci aile tekrar bir araya gelmenin sevinci içindedir. Fakat içlerinden birisi korkunç bir sır saklamaktadır: içlerinden birisi Rage virüsü taşıyıcısıdır.


Bugün izledim ama hep hoşnut kalmadım fazlasıyla kan kullanılmış ve bir virüsün bu kadar çabuk yayılması da tuaf.Filmin sonunu da anlayamadım galiba devamı gelecek.

.

Kilolarıma gelince ahh ahh,tam anlamıyla uyguladığım bir diyet yok ama daha az yemeğe dikkat ediyorum ve daha fazla hareket etmeye başladım.Günde 3 litre su içiyorum.Bitki çayları içiyorum,ip atlıyorum ama düzenli olarak yürüyüşlere yada düzenli olarak bir spora başlayamadım.

Oyun Bozan-The Game Plan

Dün akşam izlediğim çok eğlenceli bir film Oyun Bozan. Hele ki küçük oyuncu olan Peyton o kadar sempatik o kadar tatlı ki ve zeki! Bol kahkahalı ve ufak ama önemli mesajlar veren film, izlemenizi tavsiye ederim.


Kilolarım


Zayıflamam gerek!!! Her geçen gün kilom artıyor onun dışında vücudum da sarkmalar başladı, eğer önlemini almazsam gitgide daha kötü olacam yaa:(
Off off..Hem diyete hem de spora başlamam gerek.Pazartesi diyete başlıyorum (daha önce bir çok pazartesi başlayıpta devamını getiremediğim diyetlerde oldu)ama spor benim gözümü korkutuyor.Çünkü çok uzun süredir tembellik yapıyorum.10 kilo fazlam var,şu göbeğimden kurtulsam çok rahat olacam ama bütün gün hareketsiz kaldığım için çok zorlanacağım kesin.Hıı bu 10 kiloyu bir ay gibi sürede vermeyi tabi ki düşünmüyorum ama 5-6 ay içinde versem ve sonra da kilomu korursam çok memnun olacam.Valla otururken utanıyorum göbeğim kaç kat oluyo:( Söz veriyorum sana blogcum bu kez zayıflayacam her ne kadar kimse zayıflayacağıma inanmasa da sen inan olur mu?Ben kendimi diyete ve spora hazırlıyayım artık ahh ahh..

Alışveriş

Dün yine alışverişe çıktık sevgilimle,aslında niyetim düz ve rahat bir sandalet almaktı ama bulamadım istediğim gibi.Maalesef gözüm yine başka şeylere takıldı beğendiklerimi aldım tabi ki:)Hemen hemen her yerde indirim başlamış, indirimler %20 ile %70 arası degişiyor.Ayakkabımı ayakkabı dünyasından çok uygun bir fiyata aldım.Bej rengi atleti ykm'den(gerçi kotonda da bulunuyordu), 4 tane yarım kol badiyi mudo'dan,saks mavisi kolsuz tuniği de sevgilim benden habersiz alışverişimizden önce tita'dan almış.Teşekkür ederim canım aşkıma..

Beyaz Orkidem..

Sabah işyerine geldim birde ne göreyim benim güzel çiçeğim solmuş:( Hemen çiçekçiyi aradım ne yapmam gerektiğini sordum, onlarda bana bu durumun normal olduğunu 6-8 ay içinde tekrar çiçeklerin çıkacağını mutlaka suyunu vermemi ve de dalın alttan sayarak 3. kısmından kesmem gerektiğini söylediler.Saksısını değiştirip değiştiremeyeceğimi sorduğumdaysa değiştirmemem gerektiğini değiştiği zaman bitkinin ömrünün kısa olacağını söyledi.Bir daha ki bahara kadar güzel çiçeklerini göremiyecem ama olsun beklerim..

Alışveriş

Dün kipaya gidelim dedik sevgilimle biraz alışveriş yaptık.Euromoda Prenses'te herşey %50 indirimdeydi.2 fular,1 nazarlı kolye ve birkaç toka aldım sevgilimide anahtarlık aldı..
Birde kipadan atlamak için ip aldım eve gelir gelmez hemen atlamaya başladım meğer ne çok özlemişim :)Eee böylece yavaş yavaş spora başlamış olurum..

Sıcaaakkk....


5 dk markete kadar gittim.Aman Allah'ım ne bu sıcaklık yaa.. Resmen yerden buhar çıkıyor..Ah ah bu sıcakta deniz de yada havuzda olmak vardı :) tabi ki yüksek faktörlü güneş kremimizi sürmüş olmamız şart..

Öldür.com-Untraceable


Özeti:
FBI Özel Ajanı Jennifer Marsh (Diane Lane), bekar anne olarak özel hayatıyla işi arasındaki dengeyi sağlamak için çok sıkı çalışmaktadır. Çok farklı ve ilginç bir görevi vardır. Her gece çalışma arkadaşı Griffin Dowd (Colin Hanks) ile birlikte FBI’ın Portland’daki bürosundan internete girerek kredi kartı dolandırıcılarının, manyakların, pedofillerin ve diğer cinsel sapıkların izini sürer. Suç işlemek amacıyla faaliyete başlayan yeni bir web sitesiyle ilgili ilk duyumu alan iki ortak, killwithme.com adresindeki sitenin nereden yayın yaptığını ve yayını yapan kişi ya da kişileri belirlemek için siteyi izleme altına alırlar.
Sitenin ziyaretçileri üzerinde şok etkisi bırakan bir havası vardır. Sitenin yaratıcısı yapışkan bir fare tuzağına küçük bir kedi yavrusu bağlamıştır. Siteyi hazırlayan ya da hazırlayanlar, sitenin ziyaretçilerinden o kedi yavrusunun kamera önünde yavaş yavaş ölümünü seyretmekle kalmayıp bunu herkese duyurmaya çağırmaktadır. FBI’ın internette yaptığı yoğun araştırma sonucunda karmaşık birtakım server ve host ağları sayesinde bu web sitesinin nereden yayın yaptığının asla belirlenemediği ortaya çıkar. Portland’daki ajanların bulduğu ufak ama işe yaramayan ipuçlarıyla katil ya da katiller adeta alay etmektedir...
Baştan sona kadar heyecan içeren bir film,internetin ve insan merakının her zaman yararlı olmadığını vurguluyorlar o kadar ki insan hayatını hiçe sayacak kadar bence izlenmeye değer bir film.

Cleaner-Temizlikçi

Emekli polis olan Tom (Samuel L. Jackson ), karısının ölümüyle temizlik işine girer.Farklı bir temizlik işidir, çünkü ölen kişilerin öldüğü yerleri temizliyorlardır.Filmde bir kaç kez vurgulanıyor öldükten sonra temizleme işini bir çok kişinin midesi kaldırmaz diye çok doğru!!Kızıyla beraber sakin ve düzenli bir hayat yaşamaya çalışan Tom bir gün bir temizlik işinden sonra cebinde unuttuğu anahtarla işler karışır.Anahtarı vermek için geri döndüğünde ev sahibinin temizlik işinden haberdar olmadığını anlar ve bişey söylemeden geri döner.Çünkü bunun gizli bir cinayet olduğunu bilir.Daha sonra ev sahibi Ann Norcut(Eva Mendes), Tom'u bulup ne türlü bir temizlik olduğunu öğrenmek ister,kocasının kayıp olduğunu vurgular. Nedense Tom,Ann'e yardım etmeye karar verir.Böylelikle eski arkadaşlarıyla,meslektaşlarıyla tekrar görüşmek zorunda kalır.Kızının da vaftiz babası olan dostu Eddie Lorenzo'ya(Ed Harris) herşeyi anlatır. Olaylar birbirini takip eder.Tom en sonunda asıl suçlunun dostu Eddie ve Ann olduğunu anlar.Filmin sonu Eddie'in ölmesi ve Ann'in hapse girmesiyle son bulur.

Hotel Rwanda


Uzun zamanındır aklımda olan bir filmdi ve izleme fırsatım oldu.. 1994 yılında Güney Afrikada yaşayan Hutu ve Tutsi arasında yaşanılan katliamı ve orada geçen insanlık dışı olayları anlatıyor.
Bir Hutu olan Paul Rusesabagina, Hôtel des Mille Collines'in müdürüdür ve Tutsi bir kadınla evlidir. Katliam başladığında öncelikle kendi ailesini kurtarmaya çalışsa da durumun farkına varınca kendi ailesinin yanı sıra kurtarabildiği tüm Tutsi ve Hutu mültecileri kurtarmaya çalışır. Komşularıyla birlikte ailesini otele götürmesinden sonra birçok Tutsi ve Hutu mülteciyi de otele alır. Otel neredeyse bir mülteci kampına dönerken, daha önceleri kurduğu ilişkilerini kullanarak oteldeki insanları korumaya çalışır ve sonuç olarak 1268 mültecinin hayatını kurtarır. Film oteldeki mülteciler ile birlikte Rusesabagina'nın ailesinin Tutsi isyancılarının hakim olduğu taraftaki bir mülteci kampına kaçması ve buradan Tanzanya'ya doğru hareket etmeleri ile son bulur.
Filmdeki bu çerçeve hikâyenin yanı sıra, Ruanda Katliamı'na dair birçok bilgi sunulmaktadır. Ayrıca olaya uluslar arası tepkinin çok düşük düzeyde kalması,
BM ve Batılı güçlerin katliam karşısındaki tavırları büyük oranda eleştirilir.

Musallat


Geçen hafta evde izledim Musallat filmini..Açıkcası boşa harcanılan bir 1 buçuk saatti.Filmin de çok fazla boşluklar vardı ve saçmalıyan yerlerde..Korku filmlerinden her zaman etkileniyorum ama dini konu kullanıldıklarında çok kötü hissediyorum ve uzun süre etkisini hissediyorum hala banyoya geçerken korkuyorum ve besmelesiz geçmiyorum,evde yalnız kalamıyorum umarım etkisinden kısa sürede kurtulabilirim nerden izlediysem bu filmi yaa.. Off off..

..Duyguların Simyası-Tara Bennett-Goleman

Bilgisayarım da sorun olduğu için yazı yazamıyordum ne zaman yazmaya başlasam ya birden kapanıyordu yada donuyordu bende sinirlenip vazgeçiyordum..Neyse ki sorun halledildi. Bu süre içinde az çok takip edebildim sizleri..



Bilgisayarın yokluğu ile yeni bir kitaba başladım,Tara Bennett Goleman ait Duyguların Simyası diye ilk başlarda sıkıcı geldi ama ilerledikçe daha çok ilgimi çekmeye başladı henüz bitiremedim..